Yeni bir şeyler yazmanın heyecanı hayatın hiçbir karesinde yoktur.
Belki bir tiyatro oyunu yazıyorsunuzdur. Dış ses ne diyecek, kim ne zaman girecek sahneye? O sahneye girerken ne giyecekler? veya bir şey giyecekler mi? Çatışmanın adı ve biçimi ne olacak? Nerede olacağız? Bunların hepsini yaratırken tanrının dünyayı yaratırken ki heyecanını anlayabiliyorsunuz. Bu nedenledir ki sanatçılar tanrıyı en iyi anlayan insanlardır, özellikle drama sanatlarını sahneleyenler.
Sahne yönetmeleri tanrının işlerini nasıl yaptığını biraz daha iyi anlayabiliyor olmalı, sahneleyen oyuncular ise dünyadaki rolleri konusuna daha iyi yanıt verebiliyor olmalılar.
Her şeyin ötesinde insanız ya? Her şeyin başında insan olduğumuz gibi... Anladığımızın bir sınırı olması, öfkemi sınırların ötesine taşıyor aslında. Anlamak için daha fazla, öfkemi dindirmek için çok daha fazla yazmışımdır ben...
Yeni bir şeyler başlamanın heyecanı, eski bir şeyi bitirmenin tadıyla lekelenir hep... Fakat hayat bu konuda anlayışlı. Yazarken birini bitirdiğinizde asla üzülmezsiniz. Hayatımı yazmaya başlayacağım sevgili okur. Böylece geçmişin acısıyla sigaranın ağzımda bıraktığı o çamur tatla devam etmeyeceğim yeni bir şeylere başlamaya...
Gelişmeleri sizlerle paylaşacağım...
Şimdilik aklımda kalanlar bunlar.
İdareten var oluşlar
Geçici Olarak Hoşgeldiniz
...biliyorum ki sende gideceksin biliyorum. Gidenlerin hep geri gelmesi için bir şeyler yapmak gerekiyor. Bende bir şeyler yapıyorum geri gel, diye... Yazıyorum. Gidecek olursan Akılda Kalacak olan tek şey kelimelerim, daha fazlasını isteme benden, her şeyim kelimelerim...
12 Şubat 2012 Pazar
11 Şubat 2012 Cumartesi
Sirküle Espiri Silsilesi
Tanrının espiri anlayışı mükemmel!
Hiç ummadığınızı umduğunuz zaman bu sirküle espiri silsilesinden kaçıp kurtulabiliyorsunuz. Tabi ummadığınızı umduğunuz vakit o da umduğunuz oluyor. Yani bunu yapması söylemesi kadar kolay değil. Buna emin olabilirsiniz.
Neil Gaiman adlı çok sevdiğim bir yazar var. Bir çizgi romanda(adı Sandman, kaçıncı kitabı olduğunu anımsamıyorum) 7 Sonsuzdan birisi olan Hezeyan'ın bir diyaloğu vardır. Tabi buraya yazdığım haliyle monolog olacak, o detayı kaçırmadan okumaya devam! Bir kağıt parçası aramaktadır ve *puf* efektiyle kaybolup aynı efektle gelip der ki: "aklıma en son gelecek yere koyduğumu tahmin ettiğimden ilk başta oraya baktım ve buldummm!!!".
Aklımızı nereye bıraktığımıza bir dönüp bakmamız gerekiyor, sanki. Tanrının yaptığı en büyük şaka bence burada. Yani bizlere diyor ki aklını kullan. Ama bize aklımızı bıraktığımız yeri hiçbir zaman söylemiyor!
Aklımızı nerede bulacağız sayın okur? Her şeyin daha manidar olmasını sağlayacak yeteneğimizi kaybettiğimiz zaman ne zamandı? Aklımızı başımızdan kim ne zaman aldı? Sorarım size?! Bunların yanıtlarını teker, teker yanıtlamadığımız sürece ne birimiz bir diğerimizi anlayacak, ne de birimiz diğerinin değişmesine katkı sağlayabilecek!
Ahh işte sevgili okur haller biraz da böyle işte... Aldırmayın siz bana dersem bile bu dediğime de aldırmayıp yazdıklarımı okumaya devam edin...
Kendinize dikkat edin.
İdareten varoluşlar dilerim sevgili okur...
Hiç ummadığınızı umduğunuz zaman bu sirküle espiri silsilesinden kaçıp kurtulabiliyorsunuz. Tabi ummadığınızı umduğunuz vakit o da umduğunuz oluyor. Yani bunu yapması söylemesi kadar kolay değil. Buna emin olabilirsiniz.
Neil Gaiman adlı çok sevdiğim bir yazar var. Bir çizgi romanda(adı Sandman, kaçıncı kitabı olduğunu anımsamıyorum) 7 Sonsuzdan birisi olan Hezeyan'ın bir diyaloğu vardır. Tabi buraya yazdığım haliyle monolog olacak, o detayı kaçırmadan okumaya devam! Bir kağıt parçası aramaktadır ve *puf* efektiyle kaybolup aynı efektle gelip der ki: "aklıma en son gelecek yere koyduğumu tahmin ettiğimden ilk başta oraya baktım ve buldummm!!!".
Aklımızı nereye bıraktığımıza bir dönüp bakmamız gerekiyor, sanki. Tanrının yaptığı en büyük şaka bence burada. Yani bizlere diyor ki aklını kullan. Ama bize aklımızı bıraktığımız yeri hiçbir zaman söylemiyor!
Aklımızı nerede bulacağız sayın okur? Her şeyin daha manidar olmasını sağlayacak yeteneğimizi kaybettiğimiz zaman ne zamandı? Aklımızı başımızdan kim ne zaman aldı? Sorarım size?! Bunların yanıtlarını teker, teker yanıtlamadığımız sürece ne birimiz bir diğerimizi anlayacak, ne de birimiz diğerinin değişmesine katkı sağlayabilecek!
Ahh işte sevgili okur haller biraz da böyle işte... Aldırmayın siz bana dersem bile bu dediğime de aldırmayıp yazdıklarımı okumaya devam edin...
Kendinize dikkat edin.
İdareten varoluşlar dilerim sevgili okur...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)