Aslında zararlı bir şeydir yaşamak, çoğu zaman yaşamayı bilmediğimizdendir.
Elindekilerle yetinmeyi bilmemiştir insan. Bu nedenle Her Şeyin Başladığı Yerden kovuldular. İlk hatamız, Tanrıyla tek ortaklığımızdı. Mahkemelerin verdiğine benzer bir kararla yaşıyoruz: tecavüze uğrayan kıza sorarlar: ...Kızım, evlenip namusunu temizlemek ister misin? diye. Kimse bize sormadı fakat öyle ya da böyle her gece şeytanın yatağında yatıyoruz, her sabah şeytanın yatağında uyanıyoruz.
Sakıncalıdır yaşamak ama iyi, ben yazabildiğime sizde okuyabildiğinize göre hiçbirimiz henüz bizi öldürebilecek bir şeyle karşılaşmamışız hayatımızda. Yoksa ölmüş olurduk, değil mi?
Kelebeği hepimiz az çok beğeniriz, bir böcek olduğunu unuttuğumuz zaman özellikle de. Kişisel başarı hikayeleri hep şöyle sonlanmıştır:
...yeniden kozasından çıkmayı başarmış bir kelebek gibiydi. Okuduğumdan değil, olsa olsa böyle yazıyor olmalılar?
Metaforlarımıza, güzel rakı gibi ince parlayan güneşli bahar günlerimize konuk olan kelebeğin neden bir gün yaşadığını hiçbirimiz bilmeyiz. O kelebekler uçarlarken yaktıkları enerjiyi üretemezler, metabolizmaları yıkılır ve ruhu bedeninden kanat çırpar gider. Kelebekler ölmez, onlar yalnızca yaşayamazlar. Bazı kelebeklerin ağzı bile yoktur(bu konuda ciddiyim, inanmadıysan araştır sayın okuyucu)... Yani aç kalan bir insanın ölmesi gibi ölürler. Biz onlar için şöyle deriz:
... kelebekler bir gün yaşamak için doğuyorlar abi! biz de hayatımızı yaşamalıyız.
Bunu söyleyen şahs-ı na-elzem! Sen ölmelisin! Sana yaşamak yaramıyor, yakışmamış da üzerine...
Her nasılsa; kelebekler acınarak bakılması gereken varlıklar. Ben ve sen sayın okuyucu, ikimiz, az önce kelebeklerin yaşamlarının çok da güzel olmadığını öğrendik. Nasıl hissediyorsun? "Kelebekler kadar hafif" değildir umarım?
Güzel zamanlar umarım seni bekliyordur, beni bekleyen bir zaman yok, benden hep kaçan bir zaman var. Tahmin edersin... Bu hoş bir şey değil.
Yaşamak, aaah, yaşamakk... Bu yaşama adamı öldürüyor. Her insan yaşadığı için ölür, ölüler zaten ölüdür. Yaşayan herkese Azrail ulaşır, tatil satıyordur sanki "Seni Cennet'e götüreceğim, tüm iyi arkadaşların orada olacaklar, Bal Gölü mevkii'nde, Süt Pınarı'nın yanında olacaksın. İster Hurilerle, ister Nurilerle takılabilirsin. Ne dersin gelmek ister misin?" ama yalnız bir ölüye Azrail bile gelmez.
Yaşayıp Azrail'le tanışmak mı? Yaşamayıp Azrail'i unutmak mı?
Sevgili okur... Konunun özünde yaşamayın ölün gibi bir mesaj yok. Yanlış anlayıp saçma işlere girişme kısaca. Aklımda Kalanlar'ı paylaştım, içimden geçenleri. Bir yere vardırmak derdim yoktu. Bir yere de vardırmadım da zaten.
Son söz olarak: Zararın neresinden dönülürse kârdır.
Sana idareten varoluşlar okurum. Okumaya devam...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder